Ülkemizin en hızlı büyüyen ve metropolleşen bölgesi olarak Silivri, geride bıraktığımız yüzyıllar boyunca da, bu coğrafyanın en gözde ve yaşanılası toprakları olarak öne çıkmıştır. Denize olan yakınlığı ile lojistik bakımından, verimli toprakları ile tarım bakımından ve güleryüzlü, sıcakkanlı insanları ile de yaşam bakımından tarih boyunca tercih edilmiştir.
Günümüze gelindiğinde ise, çağın gereklerinden dolayı gerçekleşen hızlı büyüme ile verimli toprakları sanayii alanlarına dönüyor olsa da; sıcakkanlı insanlarının hikayeleri belki yoğun göçlere kalmış mahallelerde değil ama köylerimizde hala kendini korumaktadır. Ancak, geçtiğimiz yıllarda çıkan Büyükşehir yasası ile, belde belediyelerinin kapatılması ve köylerin de mahalle olarak anılmaya başlamasıyla; bölgemizdeki köy hayatının son yıllarının yaşadığını söylemekte çok yanlış olmayacaktır.
“Hayat Var” projesi yüzyıllardır süre gelen bir kültürün artık neredeyse yok olmaya yüz tuttuğuna dair yapılan bir tespit sonucu kayıt altına alma arzusuyla hayata geçirilmiştir. Bugün halen köylerimizde gün yüzüne çıkmamış hikayeleri, ya kendileri yaşamış yada bir önceki kuşaktan dinleme imkanı bulmuş büyüklerimiz hayatlarını sürdürmektedir. Onlardan bu hikayeleri alıp derlemek, gelecek kuşaklara aktarıp bu coğrafyada kadim medeniyet izlerini birinci ağızdan aktarabilmek; birinci önceliğimizdir.
Silivri'ye bağlı 7 belde ve 14 köy, gerek içerisinde barındırdığı tarihi eserler, gerek çeşitli dönemlerde yaşanılan mübadelelerden dolayı taşıdığı özellikleri ile ön plana çıkmaktadır. Osmanlı döneminde rum yerleşimi olarak kullanılan yerleşim yerlerinin varlığının yanı sıra, yine ecdadımızın benzersiz onlarca eserine Silivri köylerinde rastlamak mümkündür. Yakın geçmişe kadar çeşitli dil ve lehçelerin de yaygın olarak kullanıldığı Silivri köylerinde, zamanında bu tarz bir çalışma yapılmadığımızdan, kültürümüzü oluşturan nice destan, mani, gelenek ve görenekler, ne yazık ki son temsilcileri ile birlikte toprak olup gitmişlerdir. Tüm bunların yanı sıra yine de her biri adeta yaşayan bir çınar olarak anılabilecek köy büyüklerinin hafızalarında yer eden gerek, göç, gerek çeşitli dönemlerde yaşanmış kıtlık, gerekse darbe ve benzeri olayların hatıralarını kayıt altına alabilmek son derece önemlidir. Zira önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde İstanbul'un büyümesini devam ettirebileceği bir kaç noktadan biri olan Silivri, tamamen metropol olarak anılabilecek bir yapıya dönüştüğünde, o günün insanlarına bu örf, adet, yaşam tarzı ve folklorünü aktarabilmek, yaşama şansını bulamayanlar için ancak bu tarz bir çalışma ile mümkün olacaktır.

